Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı

muslim-man-praying

Şahsiyeti ve yaşamı ile insanlara örnek olmuş, ender münevver Kadir Mısıroğlu tarafından kaleme alınan Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı  yeni nesillere hikmet dolu bir kılavuz niteliğinde.

”Seviyeli bir ömür geçirmek için düşünce ve davranışta mükemmelliğe doğru bir yolculuk şarttır.”  – Kadir Mısıroğlu

Kitaptan derlediğim faydalı alıntıları okuyucularımla paylaşıyorum:

Mürebbi İhtiyacı

İnsanın herşeyden önce kendini tanıması, anlaması ve fıtri temayüllerine uygun bir hayat sürmesi hem dünya ve hemde ahireti için elzemdir. Bu tanıma yolculuğunda evvela lazım gelen yol gösterici ve terbiye edici (mürebbi) şahsiyetlerle hemhal olmaktır. Gençlik zamanı hayatı yönlendirmekte en ehemmiyetli safhadır.

”Herkes ilim sahibi olup da enbiya tarihini ve semavi kitapların muhtevasını – layıkıyla- öğrenemeyeceğinden bütün insanlar, kendilerine yakın ve mensup oldukları cemiyet içinde olgun bir davranış manzumesi sergileyen ve zengin bir fikri hayatı olan kimselerin irşadına muhtaçtır.”

”Kendi kendine -Hazreti İbrahim- gibi eşya ve hadisatın tahlili suretiyle hidayete ermek nadir fıtratlara mahsustur. Sair insanlar mutlaka harici bir himmet ve alaka ile doğru yolu tutarlar.

Gıda ve Tabiat bahsi

Helal ve temiz gıdalar ile beslenmek fıtrat üzerinde müsbet tesirlere imkan sunduğundan, ve müsbet fıtri temayüller insanı kamil kıldığından gıda bahsi insan hayatının en ehemmiyetli mevzularındandır.

Tabiatla meşgul olmaksa insanı Allah’a daha fazla yönelmeye ve tefekküre ve şükre ihdas etmesi bakımından yine elzemdir.

”Tabiatla haşır neşir olmak fıtri bir ihtiyaçtır. Zira tabiat kudret-i ilahiyyenin nakışlarıyla doludur. Onu müdekkik bir nazarla incelemek insanoğluna ‘tahkiki iman’a yükselme şansı verir. Diğer taraftan tabiatla haşır neşir olan insanların hayatta daha cesur oldukları da bir vakıadır. Bunlar, irade ile hissiyatlarının serbest şekillenmesi imkanına kavuşurlar.”

İlim İhtiyacı – Marifetullah

Bilgi sahibi olmak cehaleti azaltması bakımından seviyeli bir hayat için en evvel lazımelerden biridir. Bilginin en değerlisiyse (faziletlisi veya efdali) marifetullah yani insanın yaratıcısını tanımasıdır.

”O, tanınmadıkça Kainat’ın doğru ve mükemmel bir surette kavranmasına imkan yoktur.”

Verimli bir hayat için…

Yapılan işlerde randıman alabilmek için yapılması gerekli lazıme;

”İnsan hayatının karşı karşıya bulunduğu birtakım güçlükleri bertaraf ederek onu daha müreffeh ve huzurlu kılmak maksadıyla gerek insanın ruh ve bedeni ve gerekse Kainatı dolduran varlıklar üzerinde çalışan tabiat alimlerinin vakıf olabildikleri bütün gerçekler yaratıcının kudret ve azametini kavramaya vesile ve vasıta olmadıkça merdud, yani boşuna bir gayrettir.

Marifetullaha ilaveten yüklenilen vazifeye göre kifayet miktarınca ilahiyat, edebiyat ve tarih bilmesi de bir genç için elzemdir.

Din – neyin dava edileceğini doğru bir şekilde tayin edebilmek,

Tarih – dava edilenin haklı ve mukni esbab-ı mucibelerle teyidi ve izahını sağlayabilmek,

Edebiyat – bunları güzel ve müessir bir şekilde ortaya koyabilmek şansını verdiğinden bu ilimler vasıflı bir hayat geçirmek isteyen gençlere damarlarındaki kan derecesinde elzemdir.

Akıl ve His Muvazenesi

”Hayal ve his ile akıl ve irade arasında sağlam bir denge kurmak ve bunların her birinin ön plana geçireleceği sahayı doğru tayin etmek, hayattaki başarıya fevkalede müessirdir.

Bazı işler hayal ve hislere müstağrak bulunmayı gerektirir. Aile hayatı gibi… Bazı işlerse hayal ve hissi ikinci plana atarak aklın hakimiyeti altında icra edilmelidir. Ticari faaliyetler gibi.. Ticarette hissi akla galip gelen iflas eder. Aile hayatında ise aklı, hisse galip olarak kullananlar kuru bir beraberlikten öteye gidebilmek şansını kaybederler.”

Tefekkür (akıl) ve tahassüs (his) arasında sağlıklı bir denge kurulması şarttır.

”Bunu sağlamak – çoğu kere – insanın kendi mizacı ve fıtrati hususiyetlerine karşı çetin bir mücadele vermesini gerektirdiğinden, son derece güçtür. Fakat, elde edilecek neticenin başarı üzerindeki müessiriyeti hesaba katılırsa, bu uğurda her güçlüğü göğüslemenin lüzum ve ehemmiyeti kolayca anlaşılabilir.”

Sırf akla veya sırf hisse tabi olanların beşeri ve içtimai planda hatırı sayılır bir eser ortaya koydukları görülmemiştir.

Ameli Tavsiye: Sadece ilim ve fikirle meşgul olmak bir insandaki nazari temayülleri kuvvetlendireceğinden bu faaliyetlere devam ederken, bir taraftan da ameli ve pratik meşgaleler aramak lazımdır.

Prensip sahibi olmak hakkında…

Sürprizler karşısında tereddütlü kalmak bazen tamiri zor olan menfi neticelere yol açar. Bu bakımdan hayatın anlık getirdiği olaylara karşı hazırlıklı olmak akıllıcadır.

Bu gibi durumlarda evvelden verilmiş bir takım prensip kararlarına sahip olmak; hem şahsiyetli olmanın bir icabı ve hem de muhtemel bir çok handikaplardan kurtulmanın müessir bir çaresidir.

Örnek birkaç davranış kaidesi;

Karar veriniz ki, muhatabınızın hatası küçük dahi olsa onun kaynağı bir karakter zaafı ise, onu hoş görmeyeceksiniz.

Karar veriniz ki, ahmaklığı tezahür eden insanlarla dostluk kurup mütemadi bir münasebette bulunmayacağım. Zira ahmaklar iyi niyetlerine rağmen sizi öyle bir müşkil vaziyete sokarlar ki, niyetlerinin halisiyeti sebebiyle onlardan gelecek zarara katlanmak mecburiyetinde kalırsınız.

Karar veriniz ki, kin gütmeyeceğim. Zira kin, insan ruhunun bütün müsbet temayüllerine kezzab gibi tahrib edici bir tesir ika eder.

Dedikodu ve iftirayla meşgul olmamayı bir prensib olarak benimsemelidir. Zira gök kubbe altında hiçbir vasıflı insan yoktur ki, onun aleyhinde doğru veya yanlış birçok şey konuşulmuş olmasın.

 

Bir kimsenin hüsn-i niyet sahibi olması kafi değildir. Hüsn-i niyet karakter sağlamlığı ve irade kuvvetinin eseri olan mükemmel bir davranışla neticelenmediği takdirde hiçbir işe yaramaz.  – Kadir Mısıroğlu

 

Üç Tanıma

Azami randımanlı bir hayat sürmek için üç tanıma şarttır;

  1. Kendini,
  2. İçinde yaşanılan zaman ve zemini,
  3. Umumi kaderi ve şahsi kaderimizi tanımak.

İnsan şahsiyeti, çeşitli esma tecellileri ile vukua geldiğinden hangi esma galiben tecelli etmişse mizaca, karaktere ve hakim temayülata vücud vermekte asıl rolü o oynar.

Muhabette ayniyet veya zıddıyet kaidesi kaimdir. Bir kişi ilk anda hisleriyle (akıl işe karışmadan) muhatabına muhabbet veya husumet besleyebilir. Muhabbet beslemesi kendisindeki keyfiyetin karşıda tezahürünü görmesi sebebiyle iken husumette tam tersi caridir. Bu kaide beşeri ilişkilerde ehemmiyet arz etmektedir. Cesur insan cesuru sevdiği gibi korkaktan haz etmeyecektir.

Beşeri hayatı azami bir surette randımanlı kılmak isteyen bir genç adam, içinde yaşadığı cemiyeti, ona hükmeden zamanı ve bu zamanın lehte ve aleyhteki hususiyetlerini çok iyi bilmeye mecburdur.

İlim, irade, tecessüs ve tahassüs… Bu meziyetlerle mücehhez olmayanların, hayatı ve ona hükmeden zamanın hiç olmazsa akış istikametini kavramaya muktedir olamayacakları aşikardır.

Umumi ve Şahsi Kader

Kaderin meçhul olması sonsuz ilim sahibi Allah (c.c.) tarafından planlanmış bir mefhum olması itibariyle, insanın yapması gerekli olan derin bir sezişle kader bahsini tanımak ve kavramaktır.

Kader mutlak ve mukayyet olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak kader, bizzat Cenab-ı Hakk’ın tâyin ve takdir ettiği husûsken, mukayyed kader mahlukun iradesine ta’lik edilmiş olandır.

Bir genç insanın kendi kaderine aid bir bilgi sahibi olabilmesi için ilahi takdir ile tabi kılındığı şartlar itibariyle yaşadığı hayatı tahlil etmesini öğrenmelidir.

Her insanın karakteri onun kaderinin şifresidir. – Kadir Mısıroğlu

İnsan, hayatta başına gelen olayların kahır mı lütuf mu galebesinde olduğuna bakarak kaderinin istikametini kavrayabilir.

Üç Seçim

Hayatın doğru yönlendirilmesinde üç seçimin dirayet ve isabetle yapılması elzemdir. Bunlar;

  1. Meslek seçimi
  2. Eş yani aile seçimi
  3. Dost seçimidir.

Hayat, hemen daima birtakım takdim ve tehirlerle idame olunur. Hiçbir oluş alternatifsiz olmadığından her tercih aynı zamanda bir seçim manasını tazammun eder.

Meslek seçimi insanın kendi fıtri temayüllerine uygun olarak yapılmalıdır. Hayatımızın büyük bölümünü mesleğimizi icra ederken geçirdiğimiz muvakkat ise, fıtri temayülleriyle örtüşecek bir meslek insanın hayat saadeti için şarttır.

Fıtri temayüllerine uygun meslek tutanlar işlerini severler. Sevgi yani muhabbet ise meşakkatleri göğüslemeyi kolaylaştırır. Yani zahmetleri rahmete inkılab ettirir.

… Çocukluktan itibaren aile çevresinden başlayarak içtimai şartlandırmalarla meslek seçme başarısızlığın temel sebebidir.

Gençlerimizin evveliyetle iştigal etmek mevkiinde bulundukları meslekler sosyal ve siyasi meslekler olmalıdır. – Kadir Mısıroğlu

Eş seçimindeki düstur;

Zahirde emredilmiş olan şartlara riayet ettikten sonra istişare ve istihare ile hareket etmeli ve ondan sonra da Allah’a niyaz ve tevekkül ile teveccüh etmelidir. Buna rağmen isabetsizlik vaki olursa, tahammülü imkansız bazı ahvâl dışında ortaya çıkabilecek her maniye katlanarak bunun bir ”imtihan sebebi” olduğu düşünülmeli ve basit basit sebeblerle boşanma yoluna gitmemelidir. Zira Allah’ın en hazmetmediği helal, talak yani boşanmadır.

Dost seçiminde muhabbet ayniyeti esastır. İnsanlar kendilerine benzeyenleri severler ve zıddıyetleri miktarınca kalpte husumet hasıl olur.

Hakikaten hemen herkesin hayatında vaki olmuş bir gerçektir ki, bazen ilk defa karşılaşılan bir kimseye kalbde aklen izahı imkansız bir muhabbet husule gelir. Bu, şahsiyetlerin özü itibarıyla aynıyyetlerinden zuhur eder. Kesişen iki daireyi düşününüz. Müştereklik ne kadar çoksa muhabbet de o kadar şiddetli vaki olmaktadır.

Terbiye fıtrattaki menfi temayüllerin müesseriyetini izale etmekten ziyade azaltmaktır. – Kadir Mısıroğlu

İnsan hayatını alçaltmakta da, yükseltmekte de en müessir amil hislerin doğru kullanılmasıdır. Layık olana muhabbet, müstehak olana husumet. Bunlardaki şiddet nisbetinde hayatı yükseltip ulvileştirirken, nalayıka muhabbet, gayr-i müstehakka husumet de bunlardaki şiddet kadar hayatın alçalıp, süflileşmesine sebeb olur.

İnsanoğlu sevdiğinin haliyle hallenir. – Kadir Mısıroğlu

Vahiyle terbiye edilmiş akıl ve iradeyi kullanmak doğru arkadaş seçimi için ilk basamaktır.

Üç Koruma ve Kullanma

Hayatı verimli kılan üç koruma; sağlık, zaman ve parayı verimli kullanmak.

Sağlık Bahsi

Sağlık hayatın verimli kılınmasında olmazsa olmazların en başıdır. Az yemek, helal-haram noktasında gıdaya dikkat etmek ve sıhhatli elbiseler giymek sağlığın korunmasında öne çıkan şartlardır.

Öfke insan vücudunu tahribata uğratan en sinsi faktörlerden biri olması sebebiyle öfkelenmeyi asgariye indirmek elzemdir.

Gerçekten hayat ve hadisatı iman perspektifinden tahlil alışkanlığı kazanmış bulunanlar hiçbir zaman stres yaşamazlar. Bunda dolayı da ruh sağlıkları bozulmaz. Bunu da Peygamber’in (a.s) şu mübarek sözüyle mühürleyip tamamlayalım;

”Kadere iman eden, kederden emin olur”.

Zaman bahsi

Zamanın bereketli ve bereketsiz olması keyfiyeti de – belli ölçüde- izafidir. Onu bize bereketli telakki ettiren keyfiyet, bela ve musibetlerdir.

Zamanı doğru kullanmak nasıl olmalıdır?

İşte meselenin en hayati noktası burasıdır. Diyebiliriz ki, ilk yapılacak iş ”niyet tashihi”dir. Bu, hayatın umumi ve nihai gayesinin ilahi rızayı kazanmak olarak tayin ve tesbitiyle kamil bir surette sağlanabilir.

İkinci olarak tashih-i amel gelir. Bu da bütün fiil ve faaliyetleri bu gayenin emrine vermeyi icab ettirir. O takdirde Dünya’da hiçbir şey, bu hedefe yönelen insan için ”maksudun bizzat” (gaye) olamaz ve sadece ”vasıta” hükmünde kalır. 

İbnu’l-vakt

Her an, her insan için yapılabilecek bir çok iş vardır. Bunların o zaman için en gerekli ve lüzumlu olanını tayin ile mümkün ve muhtemel işler arasında bir takdim-te’hir dirayeti göstermek de zamanı güzel kullanmakta temel bir esastır. Böyle yapabilenler hakkında Peygamber (a.s.) ”ibnu’l-vakt” tabirini kullanmaktadır ki, bu her işi yapmanın zamanlamasındaki dirayeti gösterenleri ifade etmektedir.

Para bahsi

Mali imkanlara da diğer bir çok ilahi mevhibeler gibi Allah’ın lütuf, kerem ve takdiriyle sahip olunduğu halde bu gerçek mali imkanların nefse sağladığı tatminkarlık sebebiyle kısa zamanda zail olup herkes elde ettiği mal ve mülkün kendi zeka, dirayet ve çalışkanlığının eseri sanır.

Mali imkanların da diğer ilahi mevhibeler gibi hiç şüphesiz doğurduğu bir borç vardır. Zira her nimet adeta iki ağızlı bir bıçak gibidir. Bir yüzü nimet, diğer yüzü ise külfettir. Nimet olan vechesi ondan Dünya planında sağlanan faydadır. Külfeti ise, her nimetin hakkını verme mesuliyetidir.

Hayatın temini için gerekli mali imkanlara kavuşmada ve sarfetmede dikkat edilmesi gerekli hususlar;

1.İsraf ve cimrilik merduddur. Orta yolun bulunması ve hatırda tutulması şarttır. (Borçlanma illetinden uzak durmak gereklidir.)

2.Mali imkanlara erişimdeki faaliyetlerin meşruluğuna dikkat etmek elzemdir.

3.Nefis kontrolü.

 

Zenginlik, tevazua halel getirmemek, meşru vasıtalarla sağlanmış olmak ve hayra sarfetmek şartıyla makbul; aksi halde merduddur. – Kadir Mısıroğlu

 

Hayatı güzel kılan üç fıtri temayül

İyimser olmak

Hayat ve hadiselere iman perspektifinden bakıldığı takdirde vukuatın hikmetine nazar edilir ve bu suretle ”adetullah” denilen ilahi kanunların icabı kavranırsa, insanoğlu içinde yaşadığı buhranların her varlık gibi faniliği, yani gelip geçiciliği ile teselli bulabilir.Adetullahtaki hikmeti kavramak sayesinde iyimserliğini muhafaza edebilir.

Muhatabınızın -eğer varsa- hatalarını söylerken iyimserlik dengesi kurmak önemlidir. Sadece hatalarını söyleyerek olumsuz tavır almak yerine, doğruların tenkidini de yapmak suretiyle bir denge gözetmek akıllıcadır.

 

Diğergam ve cömert olmak

Diğergamlık egoist olmanın zıttı olarak zikredilebilir. Sadece bireyin kendi menfaatini düşündüğü sistem kısır bir döngüdür ve cimrilik ve korkaklığı tetikleyecektir. Diğer tarafta diğergam olan insan cömert ve cesurdur.

Diğergamlık ve cömertliğin anlaşılmasında ince bir çizgi vardır. İfrat tefrit dairesinde kalarak muvazeneli bir tavır bu hususta elzemdir.

Diğergamlık ve cömertlik , iyimserlikle birleşir ve belli bir hadden ileri derecede benimsenirse bunun neticesi de ekseriya hüsran ve yanılmadır.

Uğrunda fedakarlık yapılacak insanın liyakatine dikkat etmek lazımdır zira zaman, enerji ve mali israfa kapı aralaması bazen kaçınılmazdır.

 

Çalışkan olmak

Çalışkanlık bir meziyet olduğu halde çalışkan insanlar çoğu kere çalışkanlıklarına eklenen sabırsızlık ve cesaretleri sebebiyle tedbirde kifayetsiz kalırlar. Böylelerinin işlerini bir yaz-boz tahtası halinde birkaç kere değiştirerek icra ettikleri görülür.Halbuki bir hareketten önce o hareketin çapına göre bir teemmül (yani durup düşünme) ve hesap yapma zaruridir.

Terbiyede Hassas Ölçü

Edebli olmanın bir ezikliğe müncer olmaması, serbestliğin ise edebsizlik ve küstahlık hadlerine varmaması için terbiyede hassas bir ölçüyü muhafaza etmek mecburiyeti vardır.

Leave a comment